Benim Sitem

Turkulerimiz

Ülkemizin hemen her yöresinde olduğu gibi Tirebolu’da da, bir olay üzerine türkü yakma geleneği vardı. Kaynak kişiler, yörede, bilinen bir türkü ezgisi üzerine, ya da o sırada terennüm ettikleri yeni bir ezgi üzerine söz döşeyerek türkü yakarlar ve yakılan bu türküler, düğünlerde, toplantılarda, hıdrellezde, kır eğlentilerinde kadınlar ve erkekler tarafından söylenirdi. Âşık Mustafa [Kozluca], Burhan Velioğlu, Dîdî Mehmet [Aybar], Digos Emin [Uğur], Espiyeli Fahri [Öner], Hamamcı Mahmut [Elecik], İsin [Hüseyin] Ağa’nın İzzet [Dikmen], İhtiyaroğlu İbrahim [İhtiyaroğlu], Kandiloğlu Halil [Ekmekçi], Kandiloğlu İbrahim [Ekmekçi], Kemaloğlu Mehmet [Olgun], Naiboğlu Arif [Naipoğlu], Paşa Dayının Ahmet, Rüstem’in Hasan, Temel Kara, Temel Ustanın Mehmet [Harbi], Zaloğlu İsmail gibi ilk akla gelen isimler, yörede türkü yakan ya da yakılan türküleri ustalıkla okuyan mahalli halk sanatkarlârı idi. Burada Tirebolu’dan derlediğimiz 15 türküden henüz yayınlanmamış 13 adet türküyü tanıtacak ve söz konusu türkülerin yakılmalarına sebep olan olaylar ve olay kahramanları hakkında da bilgiler vereceğiz. 1. HAMAMDAN ÇIKTIM Türkünün hikâyesini Kadir Çamur[i] şöyle anlatır: “Hasan Kaptan karısı ile birlikte Tirebolu’ya gelir. Yanlarında kızları Zeliha da vardır. Misafir olarak bulundukları evde Abdi, Zeliha’ya âşık olur. Abdi’nin Zeliha’ya âşık olması üzerine mahallede bir dedikodu başlar. Komşular, Abdi’ye Zeliha’yı kaçırmasını söylerler. Abdi, Zeliha’yı kızılcık toplamaya gittiği bir sırada takip eder ve kaçırır. Ancak, yaşı küçük olduğu için Abdi mahpusa atılır. Abdi mahpusta iken bu türküyü söyler”. Türkünün sözleri: Hamamdan çıktım parladım yar Mor fesin üstüne mavi yazma bağladım yar Hasan Kaptan’a mektup yazdım yolladım yar Cinivizden kalemimin yazması yar Mevlam versin çaçalara ömür yar Hamam benim kurna senin yar … aman aman Müşteriler dizin dizin yar … aman aman Hani benim iki gözüm yar … aman aman Çay yalının [İlika’nın] ufak tefek taşları yar Helâl olsun Zeliha kızın saçları yar 2. SARHOŞ TÜRKÜSÜ Bu türkü, Ankara’nın Beypazarı ilçesinin Karaşar nahiyesinin “Zeybek misin zeybek donu giyecek” dizesiyle başlayan, ayıngacı, yani tütün kaçakçısı türkülerinden “Karaşar Zeybeği”nin[ii] Tirebolu’daki “çatalıdır”, yani varyantıdır. Türkünün, askerliğini Beypazarı’nda yapan bir Tirebolulu tarafından veya askerlik ya da başka bir görevle Tirebolu’da bulunan Ankaralı-Beypazarı birisi tarafından taşındığı anlaşılmaktadır. Tirebolu’daki çatalı hem gurbeti yermekte, hem de evlenerek aralarından ayrılan, artık sarhoşluk ya da ipsizlik yapamayacak olan arkadaşlarına bekârların kızgınlığını ifade etmektedir. Eski düğünlerde Cuma günü hamam adetinde sarhoşluğun verdiği mahmurluktan “ayılırken”, “İlahi Alayı”nda, yani damadın yatsı namazından sonra arkadaşları ile birlikte gerdek için evine getirildiği sırada “yayvan ağızla” söylenirdi[iii]. Türkünün sözleri: Çifte vurdum maştabaya kalayı … ninem Bozuldu ya ipsizlerin alayı Yok mu kızı kaçırmanın kolayı … ninem Baygın uykulardan uyanamıyom Ben bu sarhoşluğa dayanamıyom Çadır attım şu Terme’nin düzüne … ninem Hor göründüm Samsunlu’nun gözüne İlişmedim gelinine kızına … ninem Baygın uykulardan uyanamıyom Ben bu hasretliğe dayanamıyom 3. DENİZ ÜSTÜ PORTAKAL Türkü, Sadiye ve Mustafa adlı iki sevdalıya yakılmıştır. Bilhassa, muhabbet sırasında söylenirdi[iv]. Türkünün sözleri: Deniz mil ilen olur Sevda dilinen olur… oy oy oy Bu dünyanın sefâsı … cananım Güzel yâr ilen olur Deniz üstü portakal Portakalı kim soyar … oy oy oy Delikanlı dururken … cananım Kocamana kim bakar Deniz üstü milleri Dalga vurur kenara … oy oy oy Kalk oyna sevdiceğim … cananım Ben çalayım kemane Giden kayık durur mu Acep liman bulur mu … oy oy oy İki baş bir yastıkta … cananım Acep kısmet olur mu Çekin uşaklar çekin Kayalım şu burunu … oy oy oy Sadiye’ylen Mustafa … cananım Sattı yedi fırını 4. ZERNİŞAN Türkü, Zernişan isimli bir kıza çıkmıştır. Zernişan’ın kim olduğu, neden türkü yakıldığına dair bir bilgi edinilememiştir[v]. Türkünün sözleri: Gügüm koydum çeşmeye Varın bakın doldu mu? Üç aylıcak geline Böyle zulüm oldu mu? Ay gibi Zernişan, haller perişan! Deryada balık çoktur Kum yemiş karnı toktur Anası olmayanın Babası evi yoktur Bağlantı Evin önü portakal Portakala kim bakar [Portakalı kim soyar] Zengin Emine dururken Zernişan’a kim bakar Bağlantı Ben balık olacağım Deryaya dalacağım Allah’ın emri ile Emine’yi alacağım Bağlantı 5. GİREBİ ALAYIM MI FADİME’M Bu türkü, düğünlerde hem oynanır, hem de söylenirdi. İki kişi tarafından oynanan bu oyunda oyunculardan birisi erkeği temsil ederdi. Son bendindeki “aç yüzünü göreyim” denildiğinde kız, yüzünü açar, böylece oyun sona ererdi. Daha sonraki yıllarda maça gidilirken sporcular ve taraftarlar tarafından “Millî Marş” kabul edilip söylenmeye başlanmıştır. Hemen bütün Tirebolulular tarafından bilinen ve söylenilen bu türkü, radyo repertuarına Perşembe (Ordu) türküsü olarak geçmiştir[vi]. Türkünün sözleri: Girebi alayım mı Fadime’m Ormana dalayım mı Bir yâr ile olmuyor Fadime’m Bir dahi alayım mı Oy amman amman Fadime’m Canlarım Fadime’m Dayanamam oyuna Yılan aksın koynuna Altın yüzük yaptırdım Fadime’m Giresun ustasına Reçete kâr etmiyor Fadime’m Sevdalık hastasına Bağlantı İplik benim tel benim Fadime’m Kâ’yam [Kâhyam] değil el benim El yanında düşmanım Fadime’m Tenhalarda yâr benim Bağlantı Çubuğum yok uzatam Fadime’m Yar yolunu gözetem Eşin yok merendin yok Fadime’m Seni kime benzetem Bağlantı Çubuk uzun kehribar Fadime’m Yâr Osmanlı ben kibâr Ne kadar Osmanlı olsan Fadime’m Gene bana ihtibar [itibar] Bağlantı Hendekte yılan yatar Fadime’m Yılana tiken batar Bekâr kızın koynunda Fadime’m Kavrulmuş fındık kokar Bağlantı Saçın uzun öreyim Fadime’m Ortasından böleyim Seni güzel diyorlar Fadime’m Aç yüzünü göreyim Bağlantı 6. DANA TÜRKÜSÜ Türkü, Yeniköy mahallesinde Nimet isimli kadının danasının Dilbi’de[vii] yardan aşağı uçarak ölmesi, mahallenin gençlerinin danasına ağlayan kadının sözlerini ezgi eşliğinde söylemeleri ve bundan sonra gelişen olayları anlatmaktadır. Mizahi türkülere örnektir. Türküde, dananın güzelliği, “mundar” dananın kesilmesi, tabuta, teneşire ve dastara konulması, cenaze namazı kılınması, kavurma yapıldıktan sonra satılmak üzere Gülcemal vapuru ile İstanbul’a gönderilmesi anlatılmaktadır[viii]. Türkünün sözleri: Zübeyir’de harp oldu Millet Dilbi’ye doldu Yetiş Paşaoğlu yetiş Dana dastara kondu Danam, danam alnı sakar danam[Aynalı başlı danam] Gözleri bakar danam [Gözü de yaşlı danam] [İkbalsizmiş danam] Danam girdi denize Geliyor yüze yüze Selam söylen Rıza’ya Tabut göndersin bize Bağlantı Danamı kavurdular Yağını savurdular Eğri ağızlı Bahşiş’e Tuzunu baktırdılar Bağlantı İkindi ezanı okundu Teneşir kapıya kondu Ağlama Nimet ağlama Dana tabuta kondu Bağlantı Dana dana dasdana Dana girdi bostana Benden vasiyet olsun [Danayı bıçakladım] Kız vermeyin Osman’a [Nimet’i kucakladım] Bağlantı Zübeyir’in arası Yardan uçtu yarısı Kavurma oldu gitti [Saat ikide soyuldu] Nimet kızın danası Bağlantı İki okka soğan ektim Soğanımı el aldı Dilbi’ye dana yolladım Danamı seller aldı Bağlantı 7. KARAOVACIK DERESİ/ARİF’İN TÜRKÜSÜ Türkü, Domaçoğlu Arif’in Karaovacık yaylasında vurulması üzerine annesinin başında söylediği ağıttır. Türküde geçen Sahure, Arif’in eşidir[ix]. Türkünün sözleri: Karaovacık deresini akar mı sandın Akan da kanlarımı diner mi sandın Beni bu yollardan döner mi sandın Ağla annem ağla salım geliyor Sağımdan solumdan sabim geliyor [Arif’im Arif’im aslan Arif’im Karaovacık deresine yaslan Arif’im] Karaovacık deresini atlayamadım Fişeklerim döküldü toplayamadım Üç düşmanım vardı paklayamadım Ağla annem ağla sal tutmaz beni Kömür gözlü Sahure’m unutmaz beni [Arif’im Arif’im aslan Arif’im Karaovacık deresine yaslan Arif’im] Tüfeğim çatmada asılı kaldı Elbisem sandıkta basılı kaldı Garip annem evde yasılı kaldı Ağla annem ağla sen bana ağla Çifte tabip getir yaramı bağla [Arif’im Arif’im aslan Arif’im Karaovacık deresine yaslan Arif’im] Yoğurdu yayın ayran eyleyin Arif’in gömleğini bayrak eyleyin Benden sonra Sahure’yi gelin eyleyin Bağlantı 8. KUYRUKLUOĞLU ALİ’NİN TÜRKÜSÜ Türkü, 1950’de Yeniköy mahallesinden Kuyrukluoğlu Ali’nin denizde kaybolması üzerine yakılmıştır. Ali’nin balık avından dönmediğini gören mahalleli, kayıklarını yüzdürerek Ali’yi aramak için denize açılırlar. Bu arada, Ali’nin kardeşi Yaşar’a da haber verirler. Fakat, Yaşar hiç aldırış etmez ve “nasıl gittiyse öyle gelir” diyerek evde uykusuna devam eder!.. Ali, kayığın içinde başaltında yatmıştır, ortalığı kaplayan yoğun sisin geçmesini ve kurtarılmayı beklemektedir[x]. Türkünün sözleri: Kucaklama altında Cılavura parlıyor Ali’mi de sorarsan Baş altında yatıyor Aman Ali’m gel Ali’m Civan [yaman] Ali’m gel Ali’m Usturama üstünde [düzünde] Barabarat direkleri Ne hayindir ne hayin Yaşar’ın yürekleri Bağlantı Nadide kızım kalksana Lambaları yaksana Baban elden gidiyor Çaresine baksana Bağlantı Yüzdürdüm kayığımı Gidiyor yalı yalı İşler fala mı kaldı Ey gidi Golo[ğlu] Ali Bağlandı 9. KAYMAKAM TÜRKÜSÜ II. Dünya Savaşının hüküm sürdüğü kıtlık, yokluk yıllarıdır. Ekmek, mısır, buğday karne ile verilmektedir. Halk, büyük sıkıntı içindedir. Çoğu zaman “bir büşürümlük” mısır almak için köylerinden ayaklar çarıksız, başlar açık, taşlı-tozlu, çamurlu yollarda düşe kalka kasabaya gelirler, uzun kuyruklarda beklerler, ama bir şey alamadan geri dönmek zorunda kalırlardı. Dertlerine derman olur diye kaymakama çıktıklarında kaymakam gelenleri “burası Poyraz Bankası mı? Gelen mısır, ister, giden mısır ister, hadi gidin işinize” diyerek azarlardı. Kaymakamın bu baskıcı yönetimine Naiboğlu Osman Efendi “dur” diyecektir. Kaymakam, bir gece kumarda hile yaptığı bahanesi ile dövülecek ve Giresun’a gönderilecektir[xi]. Türkünün sözleri: Oy agama agama Tütün koy tabakama Elişmeyin Hac’a[ğ]lar Yazıktır kaymakama Hükümet konağında Şişe doluyor şiye Yaşasın Hasan Paşa Karışmadı bu işe Ben yiyemem yiyemem Zeytinin karasını Hasan Paşa verdiye Telgraf parasını Hükümetin önünde Askerler yemek yedi Bir pokerin yüzünden Kaymakam dayak yedi Ocak başında kurşun Düşün kaymakam düşün Naiboğlu’n evinde Senin ne idi işin Al eline mendili Sil gözünün yaşını Barabelli yardı ya Kaymakamın başını Oy kaymakam kaymakam Sallan boyuna bakam Yaylacı motoruylan Gece kaçtı kaymakam Allah’ım dolanayım Kırmızı güneşine Çifte kaymakam yandı Valinin ateşine 10. ÇÜRÜKKALE BURNU Türkü, Halil adlı gemici gencin çıkan fırtına sırasında Çürükkale’de boğulması üzerine yakılmıştır. Halil, çıkan fırtına sırasında patalya ile motoruna çıkmak, motoru fırtınadan etkilenmeyecek bir yere çekmek ister. Ancak, patalya dalgalara dayanamaz ve devrilir. Halil’in kulağı bir çatlağa çarparak bayılmasını yol açar. Halil’in imdadına Hayrullah [Yazıcı] Kaptan yetişir. Giresun’a hastaneye kaldırılan Halil kurtulamaz. Olaydan en büyük üzüntüyü Halil’in annesi ve sözlüsü Süriye duyar[xii]. Türkünün sözleri: Çürükkale burnu bir delikli taş Kulağımdan kanlar akar gözlerimden yaş İmdadıma yetiş Hayrullah kardaş Ağla annem ağla azıklar oldu Sevgili oğlun Halil’e yazıklar oldu Limana çeşme yaptırdım su içemedim Azgın dalgalarla baş edemedim Süriye’ye kendime eş edemedim Ağla annem ağla sen bana ağla Altın dişli Süriyye’m ağlamaz bana Giresun’a vardım yatsıya karşı Hastane pencerem limana karşı Ameliyat ettiler sabaha karşı Ağla annem ağla sen bana ağla Altın dişli Süriyye’nin gitti yoluna 11. EVİMİN ÖNÜ GOGUSA Türkü, Tayibe adlı bir kız ile Ali adlı delikanlının yakınlaşmasını anlatmaktadır. Bu yakınlaşmada Tayibe hamile kalır. Çıkan dedikodular üzerine Ali memleketi terk eder, bir daha geri dönmez[xiii]. Türkünün sözleri: Evimin önü Gogusa Tayibe de olmuş loğusa oy oy oy Sandıkeminini sorarsan Kır kafalı bir dosa Tayibem zilli, zilli Nuriyem dilli Ebe geldi yanıma El atacak karnıma oy oy oy oy Söylemedim arımdan Ali vardı yanıma Yaylalar serin, serin Tayibem gelin Yeni yolda bir kuş var Kanadında gümüş var oy oy oy Ali gitti gelmedi Elbet bunda bir iş var Tayibem gebe, gebe Nuriyem ebe 12. YÜKLEDİM MOTORUMU Tirebolu’nun bir sahil köyünde güzelliği ile dillere destan Bedriye isimli bir kız vardır. Komşu köyden bir delikanlı Bedriye’ye sevdalıdır. Bedriye’nin ise bu sevdadan haberi yoktur. Sevdalı genç Bedriye’yi çekmeye/kaçırmaya karara verir. Bunun için çok yakın beş arkadaşı ile anlaşır. Tenha bir yerde Bedriye’nin yolunu gözlerler. Ne var ki, olaylar düşündükleri gibi gelişmez. Ali kişi bir türlü Bedriye’yi taksiye koyamaz. Altı genç, Bedriye’nin elinden canlarını zor kurtarır. Artık köyde, Bedriye’nin yiğitliği, kız kaçırmaya kalkan gençlerin düştüğü gülünç durum anlatılmaktadır[xiv]. Türkünün sözleri: Yükledim motorumu Gideceğim Fatsi’ye Altı kişi bir oldu Koyamadı taksiye Gece çıktım dışarı Ayaz saydım elli ye Çort Emin’in kolunda Diş yarası belliye Görele düzlerinde Tavuk güderimi tavuk Bedriye’nin keşanı Oldu başlara kavuk 13. GARİP HAVA Giresun, Karadeniz’de uzun havaların en yoğun olduğu yöredir. Kerem ve Âşık Garip’ten deyişler yaygındır. Garip ayağında söylenen uzun havaya ova garibi denir. Ova garibinin müzik kalıbında söylendiği için ova garibinin Tirebolu’daki çeşitlerinden sayabiliriz[xv]. Türkünün sözleri: Yayla yollarında çifte doruklar Yarim gelmiş pencereden boyuklar Yârin arkasında on üç-on dört örükler Salındıkça vurur ince belin üstüne Yüce dağın başında çalınır çakmak Güzelin halinden ne bilir ahmak Yalvarıp yakarıp da gönlünü yapmak O da her yiğidin kârı değildir ——————————————————————————– [i] Türkü, Tirebolu Yeniköy mahallesinden 1925 doğumlu, okur-yazar, marangoz Kadir Çamur’dan derlenmiştir. Kadir Çamur, türküyü ninesinden öğrendiğini, Abdi’nin de dedesi olduğunu söylemiştir. [ii] Şeref Erdoğru, Ankaram, Ankara, 1999, s. 290-292. Türküyü, Halil Bedi Yönetken, Genç Osman’dan derlemiştir (TRT THM Repertuar Sıra No: 2393). [iii] Rüstem Toptepe-Mustafa İhtiyaroğlu’ndan Ayhan Yüksel tarafından derlenen türküyü Doç. Dr. Şenel Önaldı notaya almıştır. [iv] Türkü, Puçuklu semti, Cintaşı mahallesinden, 1904 doğumlu Kırış Emin’den, İstanbul/Paşabahçe’de 29 Eylül 1982’de derlenmiştir. [v] Murat Uraz, Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Özellikleri, İstanbul 1933, s. 254. [vi] Erdem Çalışkanel tarafından Kadir Önel’den 1964 yılında derlenen ve notaya alınan bu türkü, TRT Repertuarına 3397 numara ile kayıtlıdır. Fadimem türküsü, ayrıca Doç. Dr. Şenel Önaldı tarafından 10 Haziran 1979’da Ayhan Yüksel’den derlenmiş ve notaya alınmıştır. Perşembeliler, böyle bir türküden haberleri olmadığını ifade etmişlerdir. Çalışkanel tarafından derlenen türkünün ikinci bendindeki prozodi uyuşmaşlığı dikkat çekiyor; “Bir yüzük yaptırdım da (Fadimem) Giresun ustasına Mevlam sabırlar versin (Fadimem) Sevdalık hastasına” [vii] Bugünkü Orman İşletmesinin bulunduğu yer. [viii] Türkü, Semiha Can ve [Devrüş] Mehmet Kalfa’dan derlenmiştir. [ix] Türkü, Hidayet Yüksel’den (92) derlenmiştir. Ayr. bk. Ahmet Keçeci, Hapisaneye Doğru, İstanbul, 1960, s. 31. [x] Türkü, Kadir Çamur, Mehmet Kalfa [Devrüş Mehmet] ve Hikmet [Kuyruklu] Kılıçarslan’dan derlenmiştir. Türküde, olayla ilgisi olmayan Ankara’nın “Alim Gitme Pazara” türküsünden alınma “Alimin abası var/Kolunda yaması var” dizeleriyle başlanan bend alınmamıştır. Bu bend, ezgi yapısının bu türküden alınmasından kaynaklanmaktadır (Şeref Erdoğru, a.g.e., s. 335). [xi] BF (Abdi Aktaş, kemençe sanatkarı; Nazmi Yayla, Yukarıortacami köyü); Ural Çetiner, Giresun Folkloru ve Halk Edebiyatı Örnekleri, (basılmamış lisans tezi), Erzurum 1972, s. 20-23. [xii] BF (Fatma Soyal, ev kadını); Şenel Önaldı (hzl), Türk Halk Musikisi Ansiklopedisi, I, İstanbul 1977. [xiii] Türkü, Mevlüde Kocuk’tan Atalay Domaç ve Mahmut Kocuk tarafından derlenmiştir. [xiv] Türkü, Rıza Hekim tarafından derlenmiştir. [xv] Türkü Rıza Hekim ve Yukarı orta cami köyünden Mehdioğlu Mustafa Demir’den derlenmiştir. AYHAN YÜKSEL
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol